Herseyin golgesinde bir ben kalirim, beyaza burunmus sari iplikli hulyalara sarilirim. Konuskan basina buyruk soz sahiplerine darilirim, barinirim iki odali bi sobali evde. Banarim ekmegimi nohut yemegine, en derinine, yagli kismina dokundurur cekerim, islatirim ekmegimin hava boslugu kalmis mayali kismini yine. Sobayi yakar isinirim soguk kis gunlerinde, ayakkabim yapisir paspasima, salarim kedimi disariya. Islak coraplarimi asarim salona gerdigim camasir ipine, salarim atkimi belime boynuma, sonra cikarim rutubetli kahverengi havaya. Dayanirim esen haşyetli ruzgara, gurleyen pamuksu bulutlara ve otesindeki hayatlara.
Sonra cikarim pazara, meyve sebze almaya. Ozlerim cok, evde yemek yapmayi, cilek alip ustundeki yesilini ayirmayi. Rahat salvarimi giyerim, yikarim ayaklarimi ellerimi. Temiz oldukca temiz olmayi ozledigimi anlarim, muhtac olmayi ozlerim daha sonra. Varirim en son kubbe altina, sererim soframi, yerim doyasiya yaptigim asimi, icerim suyumu, sonra yine munacaat yine dua. Farkina varirim aslinda uykuda oldugumun ansizin. Sorarim sorulari alamam cevaplarimi. Sanki dunya donmuyor gibi gelir, gunes isigini ustume ustume gonderir, ay goz kirpar, fevridir, serpelenir. Nihayeti yok bu devrin bu yazinin bu girdabin, en son kapi "ölüm", kapi acilir ve bize GEL denir....
No comments:
Post a Comment